karanlık giysilerinden kurtulur mu yüreğim? yoksa hep böyle kapkara mı kalır ellerim? hep kana mı açılır hayallerim?
önceden bütün savaşlarım, bu elemden kurtulmak içindi. ama, uğraşsam da çıkmadığım bu fanusun içinde, gerçekleşmeyecek düşler kuruyorum artık kendime..
gün mü batıyor bana mı öyle geliyor bilmiyorum. sadece, bu mahşeri kızıllık, içimdeki sessizliği arttıyor. zaten anlamsızdır güneş, batmadıktan sonra. her şeyin bir sonu yok mu ne de olsa; sevgilerin, değerlerin,insan kokulu düşlerin?..
artık hayat, bir günahtan ibaret benim için.. yani life is my sin.. önceden kurtulmaya çalıştığım karamsarlık,benim tek sevgilim şimdilerde. ancak böyle huzura eriyor gözlerim. ağlamayı seviyorum artık, göz bebeklerimin mistik düşler adına kıpkırmızı olmasına bayılıyorum.
karamsarlıkla yeni ufuklar,çağlar actım kendime. pembeleştirilmiş sahte dünyaları geçip giden yüzyıllarda bıraktım. küresel soğumaya varım! çünkü elimde olsa yazı,ilkbaharı alıp tek bir mevsim bırakırım,adını son-bahar koyarım..
insanların yarattığı dünyaya karşı benim savaşm. onların bencil dünyası ne kadar aydınlıksa, benimkisi o kadar karanlık. ruhumun kalbine saplanan ve aşk adı verilen büyülere inat, daha çok şeytanlaşmaktayım. yalnızlığımın, şeytanın kulağıma fısıldadığı bir türküden ibaret olduğunun farkındayım. ama bu şeytan, insan görünümlü olmayanlarından en azından! böyle düşününce, içim rahatlıyor,kalbim daralıyor..
aşırı dozda olursa yalnızlık,damarlarımı patlatıp her yeri kan kokusuyla yıkar umuduyla kaçıyorum insanlardan.. cebimdeki son yalnızlığı da çekiyorum damarlarıma.. otopsi raporuma "yalnızlık" işlenirken ben o zaman çoktan kurtulmuş olacağım yalnızlıktan, kanın sarhoş eden tadından, dünyanın kahrından.. artık tatmış olacağım ieytanın elinden o kan rengi güzelim şaraptan..